“Taassup Altındaki Tehlikeli Cemiyetler” başlıklı önceki yazımda, hangi cemiyetlerin tehlikeli olduğunu ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini yazmıştım.
Bu yazımda ise köklü bazı cemaat ve tarikatlara haksızca ve insafsızca yapılan ithamlara değineceğim.
Günümüzde toplumda dini cemaat ve tarikatlara yönelik eleştirilerin dozunun zaman zaman sınırı aştığına, hatta haksız ithamların sıradanlaştığına tanıklık ediyoruz.
Hatta islamla ve dinle hiçbir ilişkisi olmayan, hatta içten içe İslam’a düşmanlık besleyenlerin “Ama İslam’da bunların yeri yok” gibi trajikomik söylemlerini de sıkça duyuyoruz. Oysa bir meselede adaleti ve hakkaniyeti önceleyen herkes bilir ki, genelleme en büyük yanılgıdır.
İsmailağa, Menzil, İskenderpaşa ve Nur Cemaatleri gibi onlarca yıllık geleneğe ve edep anlayışına sahip yapılar, zaman zaman gerek sosyal medyada gerekse başka mecralarda insafsızca ve haksızca eleştiri ve ithamlara maruz kalıyorlar. Bu yaklaşım sadece yanlış değil, aynı zamanda büyük bir haksızlık ve zulümdür.
Evet, kabul edelim ki din, doğası gereği suistimale açık bir alandır. Allah’ın adını kullanarak menfaat sağlayan, dinin kutsallarını araçsallaştıran yapılar her dönemde olmuştur.
Bugün de bazı sahte şeyhlerin, kokuşmuş yapılanmaların toplum vicdanını yaralayan görüntülerini görüyoruz. İşte bu noktada gerçek ile sahte olanı ayırmak, yanlışı eleştirirken doğruya haksızlık etmemek gerekir.
Çünkü İsmailağa, Menzil, İskenderpaşa, Nur cemaatleri ve benzeri yapılar; insanlara edepli olmayı, kul hakkından sakınmayı, devlete isyan etmemeyi, ahlaklı yaşamayı, ibadetle meşgul olup milletine faydalı bireyler olmayı telkin ediyorlar.
Bu yapıların hırsızlığı övdüğünü gördünüz mü? Ahlaksızlığı övdüklerini gördünüz mü? Devlete isyan etmeye yahut devleti ele geçirmeye çalıştıklarını gördünüz mü? Aksine her fırsatta devlete dua eden, kanuna riayet eden, anayasal sınırlar içinde hareket eden sivil yapılar oldular. Hatta 15 Temmuz hain darbe girişiminde ellerine Türk bayraklarını alarak FETÖ ile mücadelede en ön saflarda yer aldılar.
Onlar FETÖ gibi illegal yapılanmalarla asla aynı kategoride değerlendirilemezler. Çünkü bu cemaatlerde FETÖ’deki gibi bir istihbaratçı yapılanma yoktur. FETÖ’deki gibi bir hiyerarşi yoktur.
Devleti ele geçirme ya da devlete savaş açma gibi bir hedefleri asla olmamıştır. Kurdukları tüm kurumlar şeffaftır ve anayasal zemin üzerindedir. FETÖ ise tamamen CIA ve MOSSAD kontrolünde olan bir terör örgütüydü.
Bu yapılar eleştirilemez demiyoruz. Her yapıda olduğu gibi onların da eksikleri, hataları olabilir. Hatta dini yorumlamalarında farklılıklar ve eleştiriler olabilir. Zaten ne liderleri bir peygamber ne de kendileri yanlıştan varestedir. Ama eleştiri başka, itham başka şeydir.
Edebe ve iyiliğe davet eden bir yapıyı, sanki gizli bir çete ve örgütmüş gibi göstermek ve baskı altına almak ne insafla ne de akılla bağdaşır.
Bugün cemaatler üzerine konuşacaksak, hem imanla yoğrulmuş bir ferasetle, hem de hukuk ve adalet terazisiyle konuşmalıyız. Suç bireyseldir, genelleme ise zulümdür.
Unutmayalım; İslam’a hizmet eden her oluşumun meşru zeminde yürümesi, milletimiz için bir kazançtır. Bu kazancı kendi önyargılarımızla berhava etmek bize yakışmaz. Saygılarımla.
DR. ÖZGÜR AYDIN