Siirt yerel basınında " Dünya Çapında Başarı" başlıklı bir haber gördüğünüzde ister istemez dikkatinizi çekiyor ve merakla haberi okumak istiyorsunuz.
Ben de öyle yaptım.
Haber, adı son dönemlerde nahoş haberlerle anılan Siirt Üniversitesi'nden.
Rektör Bey A takımı ile rekortmen iki akademisyeni kabul etmiş. Gurur pozu verdiği fotoğrafları da basına servis etmiş.
Başarı elbette gurur verici. Başarının taltif edilmesi de aynı şekilde güzel bir harekettir.
Ancak insan şüpheyle yaklaşmadan da edemiyor.
Dünya çapında akademisyenlerin Siirt'te, Siirt Üniversitesinde ne işi var? (Bilim konuşuyoruz, lütfen duygusal bakmayınız!)
Siirtli oldukları için mi Siirt Üniversitesinde kalıyorlar, başka bir saikle mi?
Onların Siirt'te görüp de Yasin Aktayların, İhsan Süreyyaların, Başar Canderlerin, Birgün Sönmezlerin, Mustafa Oranların, Bora Bağışların, Resul Babaoğluların, Cahit Epçaçanların görmediği ne var Siirt'te?
Siirtli değillerse neden kendi memleketlerinde değil de Siirt'te Siirt Üniversitesinde?
Ufak bir araştırma sonrası Akademisyenlerden birinin Mardinli, diğerinin ise Mısırlı olduğunu öğrendik.
Mısırlı Akademisyenin özel sebebi olabilir gerekçesi ile tartışma dışı bırakırsak...
Ali Hoca'yı Siirt'te ve Siirt Üniversitesinde tutan yüksek motivasyon ne diye merak etmeden de edemiyoruz?
Kendi branşında makale ve atıflarla dünya on ikinciliği olan bir akademisyenin çok daha iyi araştırma koşullarına sahip bir üniversiteden veya Amerika'daki saygın bir üniversiteden davet alması beklenmez mi?
Bu tartışmalara cevabı yine akademi camiasında aradım.
Konuyla ilgili fikirlerine başvurduğum akademisyenlerin fikirlerini ayrı ayrı paylaşıyorum:
1- "Evli, İdari görevi olan, üniversitede derslere giren bir akademisyenin 2025'in ilk dört ayına 49 makale sığdırması mucize. Bunun nasıl mümkün olabileceğini düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. "
2- "Ciddiyetsizlik! Haberi okudum üzüldüm. Bireysel çıkışlarla başarı kasmak isteyen küçük ölçekli üniversitelerde yönetimlerinin en çok sevdiği akademisyen türü.
Yönetim bu haberi yapıyorsa 2025 yılı Nobel Matematik Ödülüne aday göstermeye koyulsun. Üstelik hiç zaman kaybetmeden."
3- " Bilim dünyasında bilim insanları alanları ne olursa olsun insanlık yararına ortaya koydukları çalışmalarla, buluşlarla veya benzer hizmetlerle tanınırlar ve övünürler. Bazen tek bir yayında dünya çapında değişim dönüşüm tetiklenir. Akademik bir ekip kurarak kolayca yayın yapmak elbette mümkün.
Yayın denetimi esnek paralı veya parasız dergilerde yayını yayınlatmak da ihtimal dahilinde. Ancak '' bilim insanı'' vasfı taşıyan öğretim üyeleri yaptıkları yayın sayılarıyla mı tanınmalı, övünmeli ve de övülmeli yoksa ortaya koydukları bilimsel nitelikleriyle mi?
Bu çalışmaların bilime, üretime, insanlığa katkısı da sorgulanmalı. Sayı bir ölçü olmakla birlikte yayımlandıkları dergilerin kalitesi de önemli bir ölçüttür.
Bilim camiasında bu perspektiften bakıldığında nitelik ve nicelik arasında doğru orantı olmayabilir. Bu konu bilim ve akademi etiği açısından da tartışılmalı."
4- " Sorunuz üzerine bakabildiğim kadarıyla: On üç yılda 338 makale, 67 bildiri , ve 8 kitap bölümü toplam 426 yayın demek. Hayatın olağan akışına aykırı. Bunu nasıl yaptığı önemli. "
5- “ Doçentlik jürime giren heyette yer alan bir hoca, bir yılda beş makale yazmamı fazla bulmuş ve bunu açıklamamı istemişti. Elbette her disiplinde makale hazırlama süresi farklılaşabilir. Ancak nicelikle övünmeden ziyade, niteliğe odaklanmak gerekir. Makaleyi yayımlayan dergi, makalede ismi olan akademisyenler önem arz etmeli. ”
6- “Akademisyen patlaması ve makale enflasyonu yaşadığımız bu zamanlarda halkın; Hocam sizin bu makaleniz bana, şehrime, ülkeme, insanlığa ne kazandırdı? Lütfen sözün ötesinde bize somut bir şey söyleyin? Soru ve beklentiler ister istemez anlamlı oluyor.
7- “ Hocayı tebrik ediyorum lakin şunu sormak istiyorum : Neden yönü hep doğuya dönük. Ve bu kadar çok yazmadaki motivasyonu nedir?”
Yorum ve değerlendirmeler bu şekilde.
2024 yılında İktisat alanında Nobel ödülü alan iktisatçı Prof. Dr. Daron Acemoğlu'nun iki makale yazabildiği 2025 yılının ilk dört ayında Ali Hoca Web Of Science verilerine göre yirmi dokuz, Scholar tarafından da indekslenen kırk dokuz makale deneyimini öncelikle Siirt Üniversitesindeki akademisyenlerle daha sonra da tüm Türkiye'deki akademisyenlerle paylaşmasında fayda olur!
Bu olağanüstü başarı sır kalmamalı!
2025 yılında iki makale yayımlayan rektör bey ile 2025 yılında hiç makale yayımlamayan rektör yardımcıları bu muazzam başarının sırrını kabul esnasında öğrenmiş olabilirler!
Bu olağanüstü üretkenliğin bulaşıcı olması ve Ali Hoca'nın onda biri makale sayısına bile ulaşamayan Siirt Üniversitesinde görevli diğer akademisyenlerin sebepler konusunda ses vermesi temennisiyle...!
Not : Hiç bir makale yazmayan ve hiç bir projede görev almayan akademisyenlere ne demeli?
Cevap: Sözleşmeleri feshedilmeli, mevzuat çerçevesinde cezalandırılmalı.