Siirt, hem sağlıkta hem de yükseköğretimde derin bir krizin eşiğinde. Halk tedavi bulamıyor, doktorlar tükenmiş durumda.
Üstüne bir de üniversitede yaşanan yolsuzluk iddiaları eklendi. Ancak en ürkütücü olan ne biliyor musunuz? Derin bir sessizlik…
Sağlık sistemi tıkanmış, halk çaresiz
Siirt’te artık neredeyse her hanede bir sağlık hikâyesi var. Ancak bu hikâyelerin hiçbiri umutla ya da şifayla son bulmuyor.
22 yıldır İl Sağlık Müdürlüğü görevini yürüten kişi, bu süre zarfında sağlık sistemini geliştirmek yerine siyasilere yakın durmayı tercih etti.
Üç kez müdürlük binası değiştiren bu yönetim anlayışı, halkın değil kendi konforunun peşinde koştu. Oysa bu şehirde insanlar randevu almak için günlerce bekliyor, Hastanedeki doktor eksikliği, acil serviste saatlerce sıra bekliyor, doktor bulmakta zorlanıyor.
Bu sadece bir hizmet eksikliği değil; topyekûn bir sistem çöküşüdür. Bu şehirde insanlar tedavi olmak için çevre illere gitmek zorunda kalıyorsa, bu sadece idari bir başarısızlık değil, aynı zamanda bir vicdan yarasıdır.
Üniversitede liyakat değil, şaibe konuşuluyor
Siirt Üniversitesi de son zamanlarda yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla gündemde. Üstelik bu iddialar söylenti değil, belgelerle desteklenen, kamuoyuna yansıyan somut vakalar.
Usulsüz harcamalar, etik dışı atamalar ve akademik değerleri zedeleyen uygulamalar, üniversitenin saygınlığına gölge düşürüyor.
Veterinerlik kökenli rektörün kendisini Tıp Fakültesi Dekan Vekili olarak ataması, bu skandalın yalnızca bir örneği. Bu atama, tıp fakültesinde görev yapan doktorlar için açık bir mesleki saygısızlık olarak görülüyor. Bilimin, liyakatin ve etiğin yerini kişisel çıkarların aldığı bir üniversiteden eğitim değil, yozlaşma çıkar.
Siyasetin kör, sağır ve dilsiz hali
Tüm bu gelişmeler halkın gözü önünde yaşanırken, kentin siyasi temsilcileri derin bir sessizliğe bürünmüş durumda. Ne bir açıklama, ne bir tepki, ne de meclise taşınan bir önerge var. Sanki başka bir şehirde yaşıyorlar.
Oysa siyasetçinin görevi halkın sesine ses olmak, sorunlara çözüm aramak değil midir? Bu sessizlik, yalnızca sağlık hizmetlerine değil, halkın temsil hakkına da darbe vurmaktadır.
Ve şimdi sorma zamanı: Siirt sahipsiz mi?
Bu kadar büyük sorunlar yaşanırken neden kimse hesap sormuyor? Neden kimse hesap vermiyor? Sessizlik, bu şehri yavaş yavaş yalnızlığa ve çöküşe sürüklüyor.
Eğer insanlar kendi şehirlerinde ikinci sınıf vatandaş gibi muamele görecekse, eğer bir üniversite şaibelerle anılacak ve kimse buna “dur” demeyecekse, burada yalnızca umutsuzluk büyür.
Artık susmak değil, konuşmak zorundayız
Bu kara tabloyu değiştirmek bizim elimizde. Sağlıkta, eğitimde ve temsil alanında yaşanan çöküşe karşı sessiz kalmak, bu düzene ortak olmak demektir. Siirt’in insanı suskun değil; bilinçli, hakkını arayan, çözüm isteyen bir halktır.
Artık konuşmanın, harekete geçmenin zamanıdır. Çünkü bu memleket hepimizin. Ve hiçbirimiz bu çöküşün sadece seyircisi olmak zorunda değiliz.