Gencecik bir evlat, bir kadın, bir eş, bir memur sırf görevinden dolayı şehit düştü.
27 yaşında, çiçeği burnunda dokuz aylık bir polis memuru ve yeni evli bir eş koparıldı ailesinden, teşkilatından, hepimizden.
Adı Şeyda’ydı.
Şeydâ; aşkının büyüklüğünden kendini kaybetmiş, tutkun, müptelâ demektir.
Anne ve babasının mutluluğunu yansıtan bir ad konmuştu Ezan-ı Muhammediye ile.
Mekanı cennet olsun, başta ailesi ve emniyet teşkilatı olmak üzere; ülkemizin ve milletimizin başı sağolsun.
Milletin, yani bizlerin huzur ve güvenliği için şehit düştüğünü unutmayalım. Rahmetle, minnetle analım, O’nu ve tüm şehitlerimizi.
Bir de madalyonun öteki yüzü var!
Yunus Emre Geçti!
“Yunus Emre” ne güzel bir isim.
Yunus Emre ismi zikredildiğinde kendimize hafif bir çeki düzen veririz. Yüzünüzde hafif bir tebessüm belirir.
Anadolu’nun bağrından çıkmış büyük bir aşk şairi, mutasavvıf, felsefe, edebiyat, tarih çağrıştıran şahsiyet gelir.
Bizden dünyaya mal olmuş bir armağandır. Bu toprakların gururudur, “Yunus Emre” deriz.
Herkesin diline pelesenk olmuş şu dörtlük dökülür ağızlardan:
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.”
“İsmiyle müsemma olmak.” diye bir deyimimiz var. İsmin taşıdığı anlamın karaktere yansıması anlamına gelir.
Adı Yunus Emre olana aşkı yakışır, sevgi yakışır, muhabbet yakışır.
Yunus Emre isminin önüne KATİL, HIRSIZ, ALÇAK, NAMUSSUZ gibi sıfatlar koymak tarih bilinci, edebiyat sevgisi, tasavvuf ilgisi olana kahredici gelir.
Ama maalesef…
Mahallelerimizde, sokaklarımızda suça bulamış nice Yunus Emre’ler, Ahmet’ler, Mehmet’ler, Cemal’ler, Fatih’ler var…
Ve buna kayıtsız yaşayıp gidiyoruz…
Saldırgan, katil Yunus Emre Geçti bırakın ismi ile müsemma olamayı, zıttı olmayı tercih etmiş.
Şehit polisimizden genç. Daha 19 yaşında.
Basına düşen haberlere göre kendi yaşından büyük, şehidimizin yaşı kadar suç kaydı olduğu iddia ediliyor. Muhtemel şüpheli, sanık olduğu dosyaların yanında HAGB aldığı dosyalar var…
“O kısacık ömrüne bu kadar suç kaydı nasıl ve neden düştü” sorusunu Aziz Şehidimiz Şeyda Yılmaz için, Şeyda Yılmaz’lar için sormak zorundayız?
Çöp poşedine geçirilerek, hayvan nakil aracıyla adliyeye sevki keşke sorunumuzu çözmeye yetseydi. Keşke acımızı, öfkemizi bir nebze dindirseydi!
Keşke bir daha kimse bırakın polise vurmayı el kaldırmayı bile aklından geçiremeyecek kadar caydırabilseydi.
Sorun büyük, konu ciddi.
Duygusal tepkilerin ötesine geçmeyi gerektiren çözümler üzerinde çalışmalıyız ve harekete geçmeliyiz, geçirmeliyiz, bu ölümlere alışmadan, bunları normal karşılamadan.
Polis bile şiddetin mağduru oluyorsa bu düşündürücü.
Polisimizin, jandarmamımızın yanında tüm kamu çalışanlarımızı, doktorlarımızı, öğretmenlerimizi, avukatlarımızı, hakim ve savcılarımızı, çocuklarımızı, kadınlarımızı vs şiddet sarmalından, tehdidinden korumalıyız…
Ailede eğitimi,
Çevre koşullarının çocuk yetişmeye etkilerini,
Eğitim sistemimizi,
Cezaların caydırıcılığını,
İnfaz sistemini,
Koşullu salıvermeyi,
Denetimli serbestliği,
Cezaevlerinin suçlunun ıslahına etkilerini masaya yatırıp, derinlemesine tartışmalıyız.
Ülke gündemini kısır siyasi çekişmelerden, bunaltan futbol tartışmalarından çıkararak bunları tartışmalıyız.
Eğitmenler, ilahiyatçılar, sosyologlar ve psikologlar, çözümlemeler, değerlendirmeler yapmalılar.
Çözümler üretmeliler ki bu acıların tekrarı olmasın.
Başımız sağolsun. Ruhuna el Fatiha.
Saygıdeğer avukatimizin kalemine yüreğine sağlık