Çin, dünyanın en büyük çöllerinden biri olan Taklamakan’da, hareketli kum tepeleri arasında 300 kilometrelik bir yolu zorlu doğa koşullarına rağmen, doğayla uyumlu ve dirençli bir şekilde inşa etti.
Kum fırtınalarıyla, kuraklıkla ve değişken arazi koşullarıyla mücadele ederek, insan aklının ve sabrının neler başarabileceğini tüm dünyaya gösterdi.
Taklamakan Çölü’ne yapılan yolun hikayesini okurken yaşadığım şehre yapabileceklerimiz aklıma takıldı.
Mesela Allah’ın bize armağan ettiği bereketli Botan Vadisi için bir şeyler yapamaz mıyız?
İşe Botan Vadisi’nde zenginleştirilmiş ormanlar kurularak başlanamaz mı!
Botan Vadisi’nde uygulanacak orman zenginleştirme ve bitki çeşitlendirme projeleri,
yalnızca doğaya değil, bölge halkına, yaban hayatına ve gelecek nesillere katkı sağlar.
Bugün Botan Vadisi’nde ağaçlandırma çalışmaları yok. Vadinin yer yer boşluklarla kaplı, kalan kısımlarında da yalnızca Allah vergisi bodur meşe ağacları var.
Elbette meşe değerlidir.
Ama bir orman, sadece tek bir ağaç türüyle zenginleşemez.
Ekosistem direnç kazanmaz, yaban hayat çeşitlenmez, toprak nefes alamaz.
Bir vadiyi gerçekten yaşatmak istiyorsak, ona sadece meşe değil, çeşitlilik, denge ve hayat ekmeliyiz.
Böylelikle bölge halkı için yeni geçim kaynakları doğar. Arıcılık daha da yaygınlaşır, bal kalitesi artar. Tıbbi bitki üretimi sektörü doğar.
Doğa turizmi gelişir.
Gençler için iş olanakları doğar, üretimin parçası olur. Yaban hayatı canlanır, doğanın dengesi yeniden kurulur.
Biz çöl değiliz.
Bizde su var, verimli toprak var, yaşam var, çeşitlilik var.
Ama biz hâlâ bu zenginliğin hakkını veremiyoruz.
Taklamakan’da kumları durduran bilim varsa,
Botan’da hayatı yeşertecek bir vizyon da olmalı.
Neden biz de bir örnek olmayalım?