Gıda, su, ilaç ve tıbbi malzemelere erişimin neredeyse imkânsız hale geldiği Gazze’de her geçen saat bir çocuk açlık nedeniyle hayatını kaybediyor.
Abluka altında yaşam mücadelesi veren Gazelliler hemİsrail’in uyguladığı sistematik açlığı hem dünya kamuoyunun sessizliğini derin bir hayal kırıklığını iliklerine kadar hissediyor.
Siyonist İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları ve ablukası şu ana kadar 88'i çocuk toplam 147 kişinin açlıktan olmak üzere toplam 80 000 kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu.
Yaşanalar karşısında artık lafı dolandırmanın anlamı yok.
"Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur."
Ortada açık bir gerçek var: İsrail devleti, sistematik bir şekilde Filistin halkını eziyor, öldürüyor, yok ediyor ve terke zorluyor. Bu bir "çatışma" değil, bu bir "karşılıklı savaş" hiç değil.
Bu yarım asrı aşkın süredir devam eden, tek taraflı bir etnik temizlik politikasıdır. Ve dünya buna ya gözlerini kapıyor ya da utanç verici sessizliğiyle suç ortağı oluyor.
İsrail'in işgal ettiği topraklarda uyguladığı yıkımın, katliamların, zorunlu göçlerin, aç bırakmaların ve toplu cezalandırmaların adıdır “Zulüm”.
Ve bu zulüm, ne yazık ki yalnızca bugünün Filistinlilerini öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda yarının dünyasında İsrail dışında yaşayan Yahudi halkına karşı beslenen öfkenin ve kinin de tohumlarını ekiyor.
Siyonist İsrail’in Gazze’ye attığı her bomba, Filistinli bir çocuğu öldürürken; aynı zamanda Madrid, Londra, Moskova, Paris, New York ya da dünyanın herhangi bir coğrafyasındabir Yahudi gencine gelecekte duyulacak nefreti beslemekte.
Tarihte Yahudi halkının uğradığı zulümlerle yüzleşen bir dünya vardı. Holokost’un ardından "Bir daha asla" diyen bir insanlık vicdanı vardı. Ama şimdi görüyoruz ki aynı halk, bugün başka bir halka "bir daha asla" nın ne demek olduğunu unutturuyor.
Elbette bu suçun sorumlusu sadece Netanyahu keferesi veonun hükümeti değil. Bu suça sessiz kalan her Yahudi diasporası temsilcisi, bu katliamları “İsrail’in güvenliği”kisvesiyle meşrulaştıran her akademisyen, bu vahşeti mazur gören her hükümet yöneticisi de sorumludur.
Bugün susanlar, yarın hedef gösterildiklerinde “Ama biz masumuz” diyemeyecekler. Çünkü mazlumun kanı yerde kalmaz. Ve o kan, bazen sadece zalimi değil, onun arkasında duranları da boğar.
Dünya Yahudilerinin, bu gidişata en az Filistinliler kadar karşı çıkması gerekir. Çünkü Siyonist İsrail’in işlediği her suç, yalnızca Filistinlilerin canına kastetmiyor; aynı zamanda Yahudilik inancının, Yahudi kimliğinin onuruna da zarar veriyor. Ve bu yara büyüdükçe, gelecek nesiller bedelini çok ağır ödeyecektir.
Bugün Gazze’de, Batı Şeria’da yaşanan her zulüm, biriktikçe zehirli bir nefret bombasına dönüşüyor.
Ez cümle;
Zulmün milliyeti yoktur. Bugün bu zulme uğrayan ve tanıklık eden her Filistinli çocuk er ya da geç hesabını sormak isteyecektir ve kanaatimce bu onun hakkı…
Filistin ile ilgili hassasiyetiniz ve bu sorumlulukla yazılan yazıdan dolayı tebrik ederim Nurettin Hocam. Yapılan zulme karşı hiç bir şey yapamamaktan iyidir yaptığınız.