"Siirt gerçekten geri kalmışsa, siz neredeydiniz? Eğer geride değilse, neden sessiz kaldınız?
Aslan Tatar’ın konuşmasının doğru veya yanlış olmasından öte, bu açıklamanın adeta hakikatin sesiymiş gibi sahiplenilmesi, daha büyük bir sorunu açığa çıkarmaktadır: Siirt’te temsil kurumları, halkın gerçek sorunlarını zamanında ve açıkça dile getirememektedir. "
Geçtiğimiz günlerde Şırnak Milletvekili Aslan Tatar’ın, Siirt Ticaret ve Sanayi Odası’nda bakan, siyasetçiler, bürokratlar, STK temsilcileri ve basın huzurunda yaptığı bir konuşma yerel medyada büyük yankı uyandırdı.
“Siirt, Hakkâri’den bile geri kalmış” şeklindeki özet ifade, başlangıçta sadece bir siyasetçinin kişisel görüşü gibi görünse de, kısa sürede Siirt halkının duygularına tercüman olmuş gibi sahiplenildi.
Ancak bu noktada dikkat çekici olan yalnızca halkın tepkisi değil; aynı zamanda yerel basın, bazı siyaset çevreleri, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasından da bu açıklamaya destek gelir gibi bir duruş sergilenmiş olması "İlk taşı en günahsız olanınız atsın" sözüne aldırış etmemesi…
Bu da ciddi bir çelişkiyi ortaya koymaktadır:
Eğer Siirt gerçekten geri kaldıysa, bu tablonun oluşmasında sessiz kalan ya da katkı sunamayan bu aktörlerin hiç mi sorumluluğu yok?
Yok, eğer Siirt geride değilse, neden kimse kamuoyunu doğru verilerle bilgilendirme zahmetine girmedi?
Toplantıda hazır bulunanların bu açıklamayı alkışlaması ne anlama geliyor?
Halkın duygularına vekâleten konuşan bir başka ilin milletvekili değil; bu duygulara önceden tercüman olamayan tüm yerel aktörler suçlu değil mi ? Çünkü eğer basın, sivil toplum ve iş dünyası, halkın sesi olmak yerine bu çıkışı alkışlamayı tercih etmişse, ya gerçeği görmekten uzaklaşmışlar ya da sorumluluktan kaçmışlardır.
Elbette Aslan Tatar’ın açıklaması, toplumda bir nevi “rahatlama” etkisi yaratmış olabilir. Ancak bu memnuniyet, aynı zamanda Siirt halkının uzun süredir karşılık bulamayan bizlerinde acizane yazmaya çalıştığı sosyal, kültürel ve ekonomik kaygılarının da göstergesi şeklinde okunabilir.
Şimdi asıl sorulması gereken soru şudur: Gerçekten Siirt, sosyo-ekonomik olarak Şırnak’tan geride midir?
Resmi verilere bakıldığında tablo oldukça nettir:
Eğitim alanında, Siirt; Şırnak ve Hakkâri’nin önünde yer almaktadır. Yükseköğretime erişim, okuryazarlık oranı ve akademik başarı düzeyi bakımından bölgede öne çıkan illerden biridir.
Ekonomik göstergeler açısından da Siirt daha dengeli bir yapıya sahiptir. Tarım ve hayvancılığın yanı sıra, madencilik ve küçük ölçekli sanayi yatırımlarıyla üretim kapasitesini artırmaktadır. TÜİK 2024 Verilerine göre Kişi Başı Gelir (TL) Siirt'te 82.000 TL iken Şırnak 76.000 TL, Hakkâri 73.000 TL'dir.
Toplumsal değişim bakımından Siirt, Hakkâri ve Şırnak’a kıyasla daha hızlı dönüşüm geçirmektedir. Eğitimli nüfusun artmasıyla birlikte kadının toplumdaki yeri ve bireysel haklar konusunda daha ileride bir konumdadır.
Bu tabloya rağmen açıklamanın bu kadar karşılık bulmasının nedeni nedir?
En başta yerel temsilcilerin, sivil toplumun ve medyanın etkisizliği denilebilir.
Halk, kendini duyamayan ya da duymayan yerel kurumlar karşısında, sesi olabilecek her kişiyi –isterse başka ilden bir milletvekili olsun– sahiplenecek hale gelmiştir.
Bu noktada basına düşen görev şudur: Sadece sansasyonel açıklamaları manşete taşımak değil, doğru verilerle kamuoyunu aydınlatmak ve halkın duygularına siyasetçiden önce tercüman olmaktır.
Siirt, eğitim, ekonomi ve toplumsal gelişmişlik açısından, yalnızca Hakkari’den değil, Şırnak’tan da daha ileride bir konumdadır. Ancak gelişmişlik sadece sayılarla değil; kendini ifade edebilme gücüyle de ölçülür.
Eğer halk sesini başka illerden gelen vekiller aracılığıyla duyuruyorsa, bu bir gelişmişlik değil, bir sahipsizlik ( Bu sahipsizliği çok sahipliliğin oluşturduğu boşluk olarak tanımlıyorum) göstergesidir.
Siirt Şırnak’tan geride kaldı” söylemi ilk bakışta bir eleştiri gibi görünse de, bu tür açıklamalar halkın moralini ve yerel aidiyet duygusunu zedeleyebilir. Ayrıca resmi verilere dayanmadığı sürece yanlış politik tutumlara da yol açabilir.
Bugün Siirt’in karşı karşıya kaldığı sorun, sadece ekonomik, sosyal ya da kültürel değildir. Aynı zamanda bir temsil krizidir.
Bu krizi çözmek, sadece verileri bilmekle değil; bu verilerin halkta karşılık bulmasını sağlamakla mümkündür.
Tüm yerel aktörlere düşen görev, sessizlikle değil; sahiplenerek, çözüm üreterek ve toplumla açık bir iletişim kurarak Siirt’in geleceğine katkı sunmaktır.
Not1. Gabar’da keşfedilen petrol rezervlerinin ekonomiye kazandırılmasıyla birlikte, önümüzdeki dönemde Şırnak’ta olağanüstü bir gelişim yaşanması bekleniyor. Bu süreç, tıpkı geçmişte Batman’ın geçirdiği dönüşüm gibi yeni bir örnek oluşturabilir.
Not2. Kanaatimce Sayın Aslan Tatar, bu konuşmayı eleştiri amacıyla değil; bir motivasyon kaynağı olarak dile getirmiştir. Ancak konuşmanın toplumda oluşturduğu algıdan da rahatsızlık duymadığı anlaşılmaktadır.