Ortaya atılan iddialar, sıradan bir ihale sürecinin ötesinde; şeffaflık, rekabet ve eşit muamele ilkeleri açısından dikkatle ele alınması gereken bir tabloyu işaret ediyor.
İddialara göre, ihale öncesinde yapılması gereken piyasa araştırmasında, daha önce aynı kuruma fiyat teklifi sunmuş hiçbir firmadan yeniden teklif alınmadı.
Oysa piyasa araştırmasının temel amacı, güncel koşulları doğru yansıtmak ve kamunun menfaatini en iyi şekilde korumaktır.
Aynı alanda daha önce teklif vermiş firmaların tamamen dışarıda bırakılması, “Piyasa gerçek anlamda ölçüldü mü?” sorusunu kaçınılmaz kılıyor.
Bir diğer dikkat çekici husus ise ihale şartnamesinde yer alan yeterlilik kriterleri. İhalenin 1. grubunda bulunan 1, 2, 8 ve 14. kalemler için TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) tarafından verilen GMP belgesinin istenmesi, sektör temsilcilerinin tepkisini çekmiş durumda.
Çünkü iddiaya göre, TİTCK bu kalemler için zaten GMP belgesi düzenlemiyor. Daha da çarpıcı olanı, ihaleyi kazanan firmada da bu belgenin bulunmadığının ifade edilmesi.
Eğer bu iddialar doğruysa, şu soruyu sormak gerekiyor: Mevzuatta karşılığı olmayan ya da fiilen temin edilmesi mümkün olmayan bir belge neden istenir? Ve daha önemlisi, bu belgeye sahip olmadığı bilinen bir firma nasıl ihaleyi kazanır?
Bununla da sınırlı değil. Bazı firmaların belgelerinde eksiklik olmasına rağmen değerlendirmeye alındığı; buna karşın, daha düşük fiyat teklif etmiş ve evrakları eksiksiz olan bazı firmaların çeşitli gerekçelerle ihaleden elendiği iddiaları da kulislerde konuşuluyor.
Bu tablo, ihale hukukunun temel taşlarından biri olan “eşit muamele” ilkesinin ihlal edilip edililmediği sorusunu gündeme getiriyor.
Kamu ihaleleri, yalnızca bir alım-satım süreci değildir. Aynı zamanda kamunun parasının nasıl harcandığının, rekabetin ne ölçüde sağlandığının ve adalet duygusunun korunup korunmadığının da göstergesidir. Bu nedenle en küçük tereddüt dahi ciddiyetle ele alınmalıdır.
Bugün gelinen noktada, kamuoyunda yankı uyandıran bu iddialara ilişkin yetkililerden açık, net ve tatmin edici bir açıklama bekleniyor. Sürecin mevzuata uygunluğu, şeffaflığı ve kamu yararını ne ölçüde gözettiği mutlaka denetlenmelidir.
Unutulmamalıdır ki; şeffaflık güveni, güven ise kamu yönetiminin en temel dayanağını oluşturur.
Bu ihale süreci de, kamu yararı ve rekabet ilkeleri çerçevesinde yeniden ve titizlikle değerlendirilmelidir. Aksi halde geride kalan, cevaplanmamış sorular ve zedelenmiş bir kamu vicdanı olacaktır.