YEREL HABERLER

Av.Diyaeddin Temiz’in Kaleminden; İyimserim

İyimserim! İyimserim, iyimserim İçim ağlar, gülümserim Felek vurdu sillesini Kaderime gülümserim…

Emel Sayın’ın İyimserim şarkısından bir kubleyle başladım; yazının sonunda dinlemenizi tavsiye ederim. Şimdi Siirt’in bugününe ve yarınına dair gerçeklerle yazımıza geçelim.

Siirt’te yürütülen yatırım çalışmalarına dair eleştiriler ve olumsuz değerlendirmeler üzerine bazı çevrelerde hâkim olan yaklaşım şudur: “Sabırlı olalım, destekleyelim, zamanla görürüz.

” Bu bakış açısına sahip kişiler, sürece iyimserlik ve sağduyu penceresinden bakıyor ve eleştirileri haksız buluyor. Onlara göre beklemek, görmek ve desteklemek en doğru tutumdur.

Elbette iyi niyetli bir yaklaşım ve yapıcı bir ruh hali var burada. Peki, geçmişte yaşananları unuttuk mu? Heybemiz ve hafızamız bu iyimserliği nasıl karşılıyor? Defalarca verilen vaatlerin gerçekleşmediği, umutların kırıldığı, hayal satıcılığının sıradanlaştığı bir geçmişten sonra bugün yaşananları sorgulamak kadar doğal ne olabilir ki?

Dahası, Şırnak milletvekilinin, bakanın ve Siirt’in tüm güç bileşenlerinin huzurunda dile getirdiği, tekzip veya tashih edilmeyen şok sözlerin ardından hâlâ toplumu iyimserliğe davet etmek, halkı özeleştiriye çağırmak ne kadar doğru?
Artık sürekli “sabır” ve “iyimserlik” telkinleri yerine, Siirt’in devrimci bir bakış açısıyla hareket etmesi, kendi kaderini eline alması ve iradesini açıkça ortaya koyması gerekmiyor mu? Çünkü bir kentin geleceği yalnızca iyi niyetle değil; cesaret, sorgulama ve dönüşüm iradesiyle şekillenir.

Ben ellili yaşlarımda hâlâ hafızamda canlılığıyla duran bazı projeleri unutmuyorum: otomobil fabrikası, elektrikli otobüs fabrikası, salça ve SAD tekstil fabrikası, sülfürik asit ve kurşun tesisleri…
Hepsi büyük umutlarla duyurulmuş, yıllarca gazete manşetlerini süslemiş, ama çeşitli nedenlerle hayata geçirilememişti.
Bu örnekler, halkın neden temkinli davrandığını ve neden sorgulayıcı bir refleks geliştirdiğini anlatmak açısından oldukça öğretici.

Halkın eleştirileri ise projeleri durdurmadı. Kahvehane sohbetleri, çoğu zaman beş yıldızlı makam odalarındaki hesaplardan daha doğru sonuçlar verdi.

Oysa yetkili ve etkili kişiler, işler yolunda giderken övgüyü sahiplenip toplumsal minneti vurgularken; işler tersine döndüğünde sorumluluğu eleştiren halka yükleme eğiliminde olabiliyor.
Oysa bir projenin akamete uğramasının nedeni ne halkın sorgulayıcı tutumu ne de eleştirileridir. Tam tersine, eleştiriler sistemi düzeltme fırsatıdır.

Kaldı ki projeler dolayısıyla etkili ve yetkili kişilerle görüşebilenler, siyaseti dizayn etme noktasına kadar nüfuz edebilenler; sadece kahvehanelerde konuşan halkın eleştirilerinden rahatsız oluyorsa, bu oldukça tuhaf değil midir?

Sonuç olarak, Siirtlilerin ve bu şehrin adını yürekten sahiplenen her bireyin, Siirt isminin nasıl, nerede ve hangi amaçla kullanıldığını sorgulama hakkı vardır. Çünkü bu şehir, iyimserliğin sıcaklığını da, eleştirinin uyarıcı gücünü de barındıracak kadar olgun bir şehirdir.

Artık Siirt’in, geçmişten ders çıkararak, devrimci bir bakış açısı ve sorgulayıcı bir iyimserlik ile kendi hikâyesini yeniden yazacak cesareti göstermesi zamanı gelmiştir.
Bu yaklaşım, hem umut taşır hem de eleştirinin güçlendirici etkisini kaybetmeden geleceğe yön verir.