Mevsim normallerinin çok üzerinde seyreden bu sıcaklık, ilk bakışta keyifli görünebilir ama aslında büyük bir tehlikenin habercisi.
Tarlalarda toprak çatlıyor, barajlardaki su seviyeleri düşüyor, dereler kuruyor, yeraltı suları çekiliyor. Ekinler susuz kalıyor. Kuraklık artık sadece çiftçilerin değil, hepimizin sorunu. Çünkü bu sessiz tehdit toprağı, suyu, havayı, doğayı ve tüm canlı yaşamını doğrudan etkiliyor.
Küresel ısınma, ormanların yok edilmesi, bitki örtüsünün tahribi, kontrolsüz sanayileşme, betonlaşma ve yeraltı sularının plansız kullanımı…
Evet, bütün bunlar kuraklığın maddi sebepleri. Ancak inançlı insanların zihnini asıl meşgul eden, manevi sebepler. Acaba bu sadece iklimin değil, insanın Allah ile olan ilişkisinin de kuruması mı?
Kuraklık bir imtihan mı? Allah rahmetini üzerimizden mi esirgiyor? Yoksa biz mi doğaya, birbirimize ve O’nun nimetlerine sırt çevirdik?
Belki de artık sadece konuşmanın değil, eyleme geçmenin zamanı geldi.
Yağmur duasını, dini bir ritüel ötesine taşıyıp, toplumsal bir öze dönüşün işaret fişeği yapabiliriz. Hem doğaya hem birbirimize sahip çıkmanın, tüketmek yerine korumanın sembolü olabilir.
Bugün sorumluluk almak, doğayı korumak, suya sahip çıkmak ve rahmetin üzerimize yeniden inmesi için çabalamak hepimizin görevi. Çünkü kuraklık yalnızca tarlaları değil, geleceğimizi tehdit ediyor.
Son söz : Allah’ım rahmetine sığınıyoruz, rahmetini esirgeme, Amin.