Toplu taşıma düzensiz, duraklar bakımsız, kaldırımlar engelliler için geçilemez durumdaysa; yağmurda sokaklar göle dönüyor, yazın tozdan nefes alınamıyorsa; yollar yamalı bohçaya dönmüş, kültür, sanat ve spor alanları ihmal ediliyorsa…

Bu tablo bütçe yetersizliğinin değil, vizyon ve liyakat eksikliğinin sonucudur.

Ülkenin farklı şehirlerini gezdikçe bu gerçek daha net görülmektedir. Yol kalitesinden şehirlerin stres düzeyine kadar pek çok gösterge, belediye yönetiminin niteliğini açıkça ortaya koymaktadır. Ne yazık ki birçok kentte en temel belediyecilik hizmetleri dahi aksamakta; plansızlık nedeniyle büyük yatırımlar heba edilmektedir. Şehirlerimiz yorgun ve mutsuzdur.

Artık siyasetin gölgesinde kaybedecek zamanımız yoktur. Çünkü hizmetin ideolojisi ya da aidiyeti değil; bilgisi, sorumluluğu ve liyakati vardır.

Dünyada ise sorunları doğmadan çözen, teknolojiyi gerçek bir hizmet aracına dönüştüren; temiz enerji, akıllı ulaşım, geri dönüşüm ve afet hazırlığını merkeze alan bir belediyecilik anlayışı yükselmektedir. Yapay zekâ ile yönetilen toplu taşıma sistemleri, karbon nötr binalar, sensörlü atık yönetimi ve katılımcı şehir modelleri artık birer gerçektir.

Bizde ise belediyecilik hâlâ çöp toplama ve yol yıkamayla sınırlı görülmektedir. Oysa doğru planlama ve vizyoner yönetimler bir şehrin kaderini tamamen değiştirebilir. Dünya hızla ilerlerken bizim yerimizde saymamızın nedeni kaynak eksikliği değil; çağın gerisinde kalan yönetim anlayışıdır.

Bir kenti inşa etmek ideolojiyle değil akılla, yönetmek tabelayla değil sorumlulukla, geleceğe taşımak ise parti rozetiyle değil ehliyetle mümkündür. Liyakat yoksa hizmet yoktur; hizmet yoksa yaşam kalitesi de yoktur.

GSB Siirt Yurtlarında Takım Yarışmaları Başlıyor
GSB Siirt Yurtlarında Takım Yarışmaları Başlıyor
İçeriği Görüntüle

Kentlerimizin artık “şansla” değil, ehliyetle anıldığı bir döneme girmesi zorunludur. Çünkü şehirler yalnızca yaşadığımız mekânlar değil, geleceği birlikte inşa ettiğimiz ortak eserlerdir.

Sonsöz : Ehliyeti sosyolojik gerçeklik algısına feda eden anlayışa ve çevreye karşı; bilimin bu yanıltıcı ve görüntülü ortamda suskunluğunu bozup artık söz ve rol alma zamanı gelmedi mi?