Konu ile ilgili bir açıklamada bulunan Demirkıran’ın açıklaması şöyle:
“Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu 15 Ocak 2015 tarihinde Türkiye’de İfade Özgürlüğü başlıklı bir kararı kabul etmiştir. Ne yazık ki söz konusu karar objektiflikten uzak olduğu gibi, Avrupa’nın Türkiye’ye uyguladığı çifte standardın da bir tezahürü olmuştur.
Türkiye’nin son on iki yılda demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özgürlükler alanında kaydettiği kapsamlı ilerlemeler toplumsal yaşamın her alanında görülmektedir. İfade ve basın özgürlüğünün geliştirilmesi konusunda Türkiye’de her geçen gün yeni adımlar atılmakta ve hükümetimiz bu konuda oldukça kararlı bir tutum sergilemektedir.
Avrupa’nın en güçlü demokrasilerinden olduğu iddia edilen Fransa’da son günlerde yaşanan olaylardan sonra sosyal medyada paylaşılan mesajlar nedeniyle birçok kişinin gözaltına alınması, buna mukabil, Avrupa genelinde hakarete varan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı içeren bütün düşüncelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi Avrupa’nın ifade özgürlüğü anlayışını sorgulanır hale getirmiştir.
Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’de İfade Özgürlüğü başlıklı kararına konu olan, 14 Aralık 2014 tarihinde gerçekleşen operasyonlar basın ile ilgisi olmayan olağan hukuki bir süreçten ibarettir. Operasyonlara bir iki gazetecinin dâhil olmuş olması nedeniyle bazı kesimler bu operasyonları farklı mecralara çekmekte, Türkiye aleyhinde algı oluşturmaya çabalamaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, gazeteci olmak kimseye dokunulmazlık ve hukuka aykırı davranma hakkı vermez. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Kaldı ki Türkiye’de ifade özgürlüğünden dolayı tutuklu hiç bir gazeteci yoktur.
Türkiye’de basın özgürlüğünü eleştiren Avrupa Parlamentosu’nun bu kararında; hâlihazırda şiddet içerikli suçlardan tutuklu 1 ve hükümlü 6 olmak üzere toplam 7 gazeteci için, “Türkiye’de tutuklu bulunan çok yüksek sayıda gazeteci” ifadesinin kullanılması da bu kararın gerçekleri yansıtmaktan uzak, algı yönetimini amaçlayan bir karar olduğunu düşündürmektedir.
TBMM ile Avrupa Parlamentosu ilişkilerinin merkezindeki Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu’nun Eş Başkanı sıfatıyla, uzun süredir Avrupa Parlamentosu’nu takip eden bir siyasetçi olarak Türkiye için Avrupa Parlamentosu kararlarının oldukça ehemmiyetli olduğunu söyleyebilirim. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki, Avrupa Parlamentosu kararları bu şekilde bilgi eksikliği ile ve taraflı olarak kaleme alındığında Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermekte ve Avrupa Parlamentosu’nun müzakere sürecindeki rolünü sorgulatmaktadır.”
